Mantar Zehirlenmesinde Belirtiler ve Tedavi Süreci
Mantar Zehirlenmesinde Belirtiler ve Tedavi Süreci
Hitit Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Köseoğlu, mantar zehirlenmesinde belirtiler ve tedavi sürecini anlattı.
Doç. Dr. Hüseyin Köseoğlu, mantar zehirlenmelerinde temelde iki farklı belirti türünün bulunduğunu dile getirdi. İlk altı saat içerisinde belirti gösteren ve altı saat sonra belirti gösteren türler olarak ikiye ayrıldığını ifade eden Köseoğlu, en ölümcül mantar türünün amanita olduğunu söyledi.
İki Türe Ayrılıyor
İlk altı saat içerisinde belirti gösteren zehirlenme türünde hastaların destek tedavisiyle kendilerini toparlayabildiğini dile getiren Hüseyin Köseoğlu, ““Zehirli mantarların hepsinin oluşturduğu zehirlenme farklı şekilde kendini belli ediyor. Biz sınıflandırırken ikiye ayırıyoruz. Birinci grupta ilk altı saat içerisinde şikayetlere yol açan bazı grup mantarlarımız var. Genelde bu grup mantarlar biraz daha iyi seyreden, hastaların destek tedavisiyle kendilerini toparlayabildiği mantarlar. Bu mantarlar ishal yapabilir, kusma yapabilir. Bazı toksinler insanlarda halüsinasyon yaratabilir ya da aşırı neşeli olma hali yaratabilir. Bazı mantarlar kalbi baskılayabilir. Kalbin atımında bir yavaşlama. Bu da halsizlik ve yorgunlukla kendini belli edebilir. Ancak sonuçta bir mantar yediğimizde bir şikayetimiz varsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir” dedi.
İkinci Grup En Tehlikelisi
Köseoğlu, altı saat sonra belirti göstermeye başlayan zehirlenme türünün çok daha ölümcül olduğunu kaydetti.
Köseoğlu, şunları söyledi:
“İkinci grup, genelde altı saatin ardından şikayete neden olan mantar grubu. Asıl daha öldürücü olan mantarlar bu grupta yer alıyor. Böyle olunca geç oluşan şikayetleri mantarlarla ilişkilendirmeyebiliyor. Bazı mantar tipleri altı saatin ardından kas kramplarıyla bazıları böbrek yetmezliğiyle belli edebilir.
En Ölümcülü Amanita
Amanita türü mantarlar üzerinde durmak istiyorum, bu tür mantar zehirlenmelerinde şikayetler altı saatte ortaya çıkmaya başlıyor ama ölüm oranı çok yüksek. Bütün mantara bağlı ölümlerin yüzde 90’ınından fazlası bu türden meydana geliyor. Ülkemizde de yaygın olarak saptanabilen bir mantar. Bazı yörelerde köygöçüren, bazı yörelerde evcikkıran mantar olarak biliniyor. Bu yıllardır bilinen mantar türü.
12 Saat Sonra İyileşmeden Bahsediliyor Ama Karaciğerde Hasar Başlıyor
Altı saatin ardından şiddetli karın ağrısı, ishal ve kusma başlıyor. 6-12 saat civarında bu şikayetler devam ettikten sonra hastada görece iyileşmeden bahsediliyor. Ancak içten içe karaciğerde hasar başlıyor. Özellikle 24-48 saatin ardından karaciğerdeki hasar artıyor. Hasardan söz ettiğimiz karaciğer hücrelerinin yıkılmasıdır. Karaciğer hücreleri yıkıldıkça organ kendi görevini yapamaz hale geliyor ve biz de bunu karaciğer yetmezliği olarak tanımlıyoruz. Bir insan artık karaciğer yetmezliğine giriyorsa bu durumun şiddetinin daha kötü hale gittiğini, işlerin daha kötü hale geldiğini bizlere gösteriyor. Karaciğer yetmezliği devam ettiği sürece beyini etkiliyor. İnsanlar daha uykuya meyilli hale gelebilir, zor uyandırılır hal geliyor, devam ettikçe koma haline girilebilir. Yine karaciğer yetmezliği böbrek yetmezliğine neden olabilir. Karaciğer yetmezliği kanamaya eğilim yaratarak farklı organlardan kanamalara neden olabilir ve sarılığa neden olabilir. Bütün mantar zehirlenmelerinde ölüm oranı yüzde 3 iken Amanita türünde ölüm oranı yüzde 25 ila 50’lere varan oranlara varabiliyor. Özellikle çok dikkat etmemiz gereken bir grubu oluşturuyor.”
Tedavi Süreci Nasıl İşliyor?
Tedavi süreciyle ilgili bilgiler veren Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Köseoğlu, “Biz hastalara tedavi aşamasında neler yapabiliyoruz? Hastanın mantar öyküsü varsa hastaneye yatırmaya çalışıyoruz. Organ yetmezliği gelişirse yoğun bakımda takip ediyoruz. İlk etapta ishal ve kusmayla kaybettiği sıvıyı yerine koymak için sıvı tedavileri veriyoruz. Eğer hasta erken zamanda gelebildiyse o zaman zehrin sindirim sisteminden daha fazla emilmesini önlemek amacıyla onu bağlayıcı bazı tedaviler veriyoruz. 24 saat ilk içerisinde geldiyse toksinin karaciğere geçmesini önlemek için tedaviler uyguluyoruz. Ama bunların maalesef etkinliği, özellikle amanita için oldukça düşüktür. Pek çok hastaya bütün tedavileri versek de yetmeyebiliyor. Eğer karaciğer yetmezliği geliştiyse tedavideki tek çaremiz karaciğer nakli oluyor. Yani karaciğerin yeni bir karaciğerle değiştirilmesi gerekiyor. Bu da her zaman çok kolay olmuyor. Birçok etken var. Nakilin de başarısı yüzde 100 değil, yüzde 70 oranında bir başarı şansı var” diye konuştu.