CHP’den Demiryolu Sözü
CHP’den Demiryolu Sözü
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Çorum Milletvekili Tufan Köse, millet ittifakı cumhurbaşkanı adayının seçilmesi halinde Çorum’a demiryolu yapacaklarının sözünü verdi. Köse, TBMM’de yaptığı konuşmada, Çorum’un sorunlarına dikkat çekti.
Çorum’un acilen bir demiryolu hattına, devamında da bir havaalanına ihtiyacı olduğunu ifade eden Tufan Köse, “İktidarın vekilleri Çorum’daki demiryolu 2023’te hayata geçecek diyordu, Çorum’un demiryolu nerede?” diye sordu. Köse, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollarının 2023 yılı yatırım planlamasında Çorum demiryolu projesinin olmadığını söyledi.
Köse, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Avukatların acil çözüm bekleyen onlarca sorunu varken bundan yaklaşık iki yıl kadar önce Türkiye Barolar Birliğinin karşı çıkmasına karşın, 80 ilin barosunun karşı çıkmasına karşın o gün çoklu baroyu düzenleyen kanun teklifini getirdiniz ve Meclis çoğunluğunuza dayanarak geçirdiniz. O gün de söylemiştik “Çoklu baro bölücüdür, çoklu baro ele geçiremediğiniz her noktayı böl-yönet taktiğinizin bir ürünüdür ve tutmaz, ölü doğan bir kanundur.” demiştik; bugün de gördüğünüz gibi, ölü doğan kanunu bu düzenlemeyle yeniden canlandırmaya çalışıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Şimdi “Sayısı 5 bin avukatı geçen barolarda 2 bin imzayla birlikte ikinci baro kurulabilir.” hükmü vardı o ölü doğmuş kanunda. Öncelikle sadece İstanbul’da kuruldu, Ankara’da kuruldu devamında ama Ankara’da kurulan sayısal çoğunluğunu yitirdi, şu anda iki aylık bir süresi kaldı sayısal çoğunluğu tamamlaması için; İstanbul Barosunda da 3 bin avukat sayısıyla baro kimliğini korumaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, bunu yaparken de hem Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ikinci barolara sanki kendi siyasi partilerinin bir uzantısıymış gibi sahip çıktılar. Kamu avukatlarını sözleşmelerini feshetme tehdidiyle beraber bu barolara üye yaptılar, buna rağmen tablo ortada. Ölü doğan kanunu canlandırmak mümkün değil, ikinci baro Ankara’da kapanıyor, eğer iktidar değişsin İstanbul’daki ikinci baronun da kapanması çok yakın olacak.
Ne yapıyorsunuz bu kanunla? Bu kanunla yaptığınız yine bir adaletsizlik örneği. Bu kanunla örnek olsun… Hatta bu kanuna Barolar Birliği aslında razı değil. İstanbul 2 Numaralı Barosunun avukat sayısı 2.400 civarında, hâlbuki Gaziantep Barosunun avukat sayısı 3 bine yakın. Bu kanunla yaptığınız olay şu: Gaziantep Barosu adli yardımdan 2 milyon 787 bin lira alacakken, İstanbul 2 No.lu Barosu -avukat sayısı da az olmasına rağmen- 4 milyon 435 bin lira para alacak. Arkadaşlar, avukatlar böyle küçük paralara tamah etmezler, büyük paraya da tamah etmezler. Avukatlar tarih boyunca ne köle kullandılar ne de hiç kimsenin kölesi oldular ne de kimse onların efendisi oldu. Yani bu parayla siz ölü doğmuş kanunu, ölü doğmuş 2 numaralı baroları canlı tutamayacaksınız.
Şimdi, arkadaşlar, avukatların birçok sorunu var dedim az önce, hakikaten de çok sorunu var. Bir dünya sorun varken bu kanunların görüşülmesi de aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de manevi ruhuna da uygun değil. Şimdi, avukatlar bir kere geçim sıkıntısı çekiyor. Bütün Türkiye’de avukatların önemli bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyorlar, hak ettikleri saygıyı görmüyorlar, mahkeme salonlarında, karakollarda, adliyelerde, icralarda, hacizlerde, fiili tecavüze uğruyorlar, dayak yiyorlar, kaba kuvvete maruz kalıyorlar. Davalar çok geç bitiyor, davaların çok geç bitmesinin sebebi tamamıyla yargıdaki problemlerdir ama bunların sorumlusu sanki avukatlarmış gibi muamele görüyor avukatlar.
Türkiye’de şu anda 165 bin avukat var, 25 bin de stajyer var, her yıl da 20 bin yeni mezun veriyor, 15 bin kişi de staja başlıyor. Bu hukuk fakültesi eğitiminin de mutlaka yeniden düzenlenmesi lazım.
Şimdi, bu kanunda hâkim stajyerlerinin maaş alması düzenleniyor ama hiçbir geliri olmayan avukat stajyerleriyle ilgili staj boyunca en küçük bir ekonomik desteğe ilişkin bir düzenleme yok. E, Yargının üç ayağı var diyoruz; iddia, savunma ve yargı. Savunma ayağındaki stajyerlere niye devlet ekonomik katkıda bulunmuyor, bunu açıklamak mümkün değil.
Az evvel dedim ki avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar, hiçbir zaman da efendileri olmadı ama bu ekonomik adaletsizlik ve zalim ekonomik düzen devam ettiği sürece avukatlar bizzat birbirlerini köle olarak kullanmaya başlayacaklar ve kendilerinin de birer efendileri olacak, görünen tablo o.
Şimdi, avukatların sorunları çok ama ülkemizde bağımsız olmayan, tarafsız olmayan, olamayan yargının da bizatihi kendisi bir sorun olmuş. Yargı siyasallaşmış ve iktidarın elinde muhalifleri susturma aracı olarak kullanılıyor. Bakın, arkadaşlar, son beş yıl içerisinde AKP’li avukatlar hâkim oldu; AKP’li avukatlar, parti yöneticileri, kadın kolları, gençlik kolları, il başkan yardımcıları hâkim oldu, üstelik de çok düşük mülakat puanlarıyla ama 18 bin adayın katıldığı bir sınavda 13’üncü olan bir kardeşimiz mülakatta elendi. Bunu anlamak mümkün değil, 18 bin kişi girmiş, 93 puanla 13’üncü olarak kazanmış ve bu arkadaşımız mülakatta nasıl bir soru sordunuz da cevap veremediyse elenmiş. Yani öyle kanıksamış ki artık toplum da sizin adaletsizliğinizi ve zalimliğinizi, çocuk diyor ki: “Benim annem ev hanımı, babam kahveci. E, benim elenmem normal.” Düşünebiliyor musunuz, bunu hangi vicdan kabul eder?
Tabii, “Liyakat yok.” diye başladım, şimdi hepiniz izliyorsunuz; Akın Gürlek vardı Akın Gürlek, bu gezici hâkim, İstanbul Adliyesinde, Ankara Adliyesinde nerede bir iktidarın gözü önünde olan dava varsa o davaların peşinde gider, ceza verir filan. Buna bizim Sayın Genel Başkanımız da “yeni, ikinci Zekeriya Öz vakası” demişti. Zekeriya Öz’ü biliyorsunuz hepiniz, Fetullah’ın birinci dereceden savcısıydı. Sayın Genel Başkana, 75 bin liralık tazminat davası açtı, davası da reddolundu. Yani Zekeriya Öz olduğu tespit edildi işin esasında. Bu, gezici Heyet Başkanı Selahattin Demirtaş’ı yargıladı, İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu’nu yargıladı, Sözcü gazetesi yazarlarını Fetullah Gülen örgütüne üye olmamakla beraber propagandası yapmaktan yargılayıp ceza verdi, Türkiye Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı “Bu suça ortak olmayacağız.” bildirisi yayınladı diye iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırdı, ÇHD’li avukatları terör örgütü üyesi olmaktan yargıladı, cezalandırdı filan; böyle bir adam yani iktidarın yargıdaki sopası olmuş bir adam geçtiğimiz günlerde maalesef Cumhurbaşkanının imzaladığı bir kararnameyle Adalet Bakan Yardımcısı oldu arkadaşlar. Bunu hangi vicdan kabul eder? Ya, nereye gitti bu yargı, nereye götürüyorsunuz? Yani biliyorduk biz ama bu kadarını tahmin etmiyorduk.
Yine, arkadaşlar, bir vatandaş daha vardı, hatırlarsanız, İrfan Fidan zannedersem ismi. Bu, İrfan Fidan kardeşimiz de hepiniz hatırlayacaksınız, İstanbul’da 17-25’ten önce İstanbul’da başsavcı vekiliydi, sonra 17-25’in soruşturmalarını yaptı, Reza Zarrab hakkında takipsizlik kararı verdi, efendim, burada 800 bin dolarlık kol saati taşıyan o bakanlar hakkında takipsizlik kararı verdi. Sonra bu, İrfan Fidan kardeşimiz Gezi davasında abartılı güç kullanan birçok emniyet mensubu hakkında takipsizlik kararı verdi, barış bildirisi hakkında ağır cezalar istedi, vesaire. Bu arkadaşımız da bakın, önce Yargıtaya üye yapıldı; Yargıtayda daha bir tek dosya görmeden ve Anayasa Mahkemesine üye seçimleri de ertelenerek, Yargıtaya üye seçilmesinden beş gün sonra adaylık başvurusu yaptı ve Anayasa Mahkemesine üye yapıldı. Yazıktır bu memleketin adaletine, yazıktır bu memleketin yargısına.
Değerli arkadaşlarım, hakikaten yazık. Şimdi, birileri Türkiye’yi zifirî karanlığa sürüklemek istiyor; bunu hepimiz görüyoruz, gözlüyoruz. Yaratılmak istenen bu korku ikliminin aparatlarını da hepimiz çok iyi biliyoruz. Birincisi ve en önemlisi, işte az evvel bahsettiğim, bu siyasallaşmış yargıdır bu korku ikliminin en birinci aparatı. Devamında, mafya var, uyuşturucu kaçakçıları, uyuşturucu baronları var, paramiliter yapılar var, -geçenlerde Genel Başkanımız birisini, seçim güvenliğini de tehlikeye sokacak bir yapıyı ifşa etmek üzere gitti; SADAT mıdır, nedir ismi- 5’li çeteler var, yandaş medya ve beslemeleri var bu karanlık yapının içerisinde. Efendim, bu karanlık çetenin içerisinde insan kaçakçıları var, trol ağları var, var da var yani var da var, silah kaçakçıları var ama var ya, hepsi birlikte çalışıyorlar ve bir tek amaçları var; korku iklimini yaratmak ve bu korku ikliminden nemalanmak, bu korku iklimini devam ettirerek bu adaletsiz ve zalim düzeni bir süre daha devam ettirebilmek ama buradan söz veriyoruz yurttaşlarımızın huzurunda, buna biz izin vermeyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, kanun üzerinde aslında konuşacak çok şey var ama biraz da, geçtiğimiz hafta biz de Çorum’daydık, memleketimizdeydik, milletvekili arkadaşlarımızla beraber sahadaydık, oradan da bahsetmek istiyorum. Şimdi, Çorum’da bir vatandaş, çiftçi vatandaşın tarlasına gittik, 240’lık bir Massey Ferguson traktörü var, zannediyorum, 20-25 yaşlarında bir traktör. Vatandaş diyor ki: Arkadaş, ben bunun gazına basmaya korkar oldum artık, traktörün gazına, bir depo mazot 1.240-1.300 liraya doluyor.” Aldık çubuğu elimize, benzin deposuna soktuk, vallahi ucunda, 200-250 liralık mazot almış, alamamış yani vatandaş, çiftçi -açlık sınırının altında- gübre atamıyorlarmış tarlalarına, gübre atamadıkları için verim almaları da mümkün değil; bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çorum’un çok yakıcı bir sorunu var, onu da hemen burada söylemiş olayım. Çorum’un sanayisi kendi işvereninin, girişimcisinin, işçisinin, emekçisinin katkılarıyla, bileklerinin hakkıyla bir noktaya geldi yani en ufak bir devlet yatırımı, katkısı filan yok, gerçekten de yok. Bir şeker fabrikası vardı, özelleşti; bir de çimento fabrikası vardı, yıllar önce özelleşti.
Ama Çorum sanayicisini uçuracak bir şey var, o da konvansiyonel hat; önce konvansiyonel hat, devamında hızlı hat da olabilir taşımacılık üzerine. Bir demir yolu hattına Çorum sanayicisinin, Çorum girişimcisinin, esnafının, Çorum’daki üreticilerin acilen ihtiyacı var, devamında havaalanına da ihtiyacımız var ama öncelikle demir yolunun bir an evvel hayata geçirilmesi lazım. Burada AKP’li milletvekili arkadaşlarımız vardı, beş yıldır, altı yıldır, yedi yıldır hatta geliyorlar, diyorlar ki: “İşte, Çorum’daki demir yolu 2023’te olacak, hayata geçecek.” Ben de diyorum ki: Kardeşim, bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının 2023 planlamasında Çorum’a ilişkin en ufak bir planlama yok. “Yok.” diyordum, “Yok, var.” diyorlardı 2023. E, geldi 2023, nerede Çorum’un demir yolu? Ne olmuş şimdi? Kim doğruları söylemiş? Söz veriyoruz, söz veriyoruz Cumhuriyet Halk Partisinin, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı cumhurbaşkanı olduğunda Çorum için ilk yapacağımız şeylerden birisi de demir yollarıdır.”