“Uyuşturucuyla Mücadelede Alınması Gereken Tüm Tedbirler Alınıyor”
Çorum’da sempozyuma katılan Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, , “Devletimiz Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin kendisine verdiği görevler doğrultusunda uyuşturucuyla mücadele için alınması gereken tüm tedbirleri her yönüyle almaktadır” dedi.
“Uyuşturucuyla Mücadelede Alınması Gereken Tüm Tedbirler Alınıyor”
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, İskilip’te İskilip Belediyesinin ev sahipliğinde düzenlenen “Uyuşturucu ile Mücadelede Bilim” konulu sempozyuma katıldı. Sempozyumun açılışına, Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, İskilip Kaymakamı Muharrem Eligül, İskilip Belediye Başkanı Ali Sülük ile bilim insanları katıldı. İki gün sürecek sempozyumda, bilim insanları, uyuşturucuyla mücadelede konusunda uzmanlık alanlarında sunumlar yapacak.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, “Anayasal Açıdan Bağımlılıkla Mücadelede Devletin Yükümlülükleri ve Temel Hakların Sınırlandırılması Meselesi” başlıklı sunum yaptı. Gökcan, uyuşturucu bağımlılığının tüm insanlık adına mücadele edilmesi gereken büyük bir bela olduğunun uluslararası toplum tarafından kabul edildiğine işaret etti.
Uyuşturucu ticareti yapan suç örgütlerinin uluslararası faaliyetlerinin önlenmesi için 100 yılı aşkın süredir uluslararası iş birliği yapıldığını belirten Gökcan, bunun devletlere uyuşturucu madde üretim ve ticaretinin önlenmesi konusunda görevler verdiğini anlattı.
“Madde Bağımlılığıyla Sadece Polisle Mücadele Edilemez”
Madde bağımlılığıyla yalnızca polisiye tedbirlerle mücadele edilemeyeceğinin altını çizen Gökcan, “Bu açıdan toplumun tüm kesimlerinin, özellikle çocuklar, gençler ve ailelerin bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Nitekim devletimiz de Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin kendisine verdiği görevler doğrultusunda mücadele için alınması gereken tüm tedbirleri her yönüyle almaktadır.” diye konuştu.
Dünyada uyuşturucu üretimi ve ticaretinin suç örgütlerinin faaliyet alanı haline geldiğini aktaran Gökcan, şöyle devam etti:
“Hatta kimi terör örgütleri uyuşturucu ticaretini terör faaliyetlerinin finansmanı için kullanıyorlar. Zehir tacirleri öncelikle çocuk ve gençlerimizi hedef alıyor ve bu amaçla her türlü yöntemi kullanıyor. Uyuşturucu çeteleri, sürekli yeni yöntemler denemektedir. Yeni sentetik maddeler üretmekte, yeni iletişim yolları bulmaktadır. Dolayısıyla alınan tedbirlerin ve mücadele yöntemlerinin gözden geçirilmesi ve güncellenmesi gerekmektedir.”
“Anayasal Çerçeve İnsan Haklarına Uygun”
Türk hukuk sisteminde uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin Anayasal çerçevenin, uluslararası sözleşmelere ve insan hakları hukukunun temel ilkelerine uygun olduğunu ifade eden Özcan, “Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kanunlar üzerinde yaptığı denetimler sırasındaki yaklaşımı da bu doğrultuda olmuştur. Mahkeme incelediği davalarda, uyuşturucuyla ve diğer kötü alışkanlıklarla mücadele kapsamındaki kuralların kişileri ve toplumu koruma amacı taşıdığını, demokratik toplum bakımından bunun zorunlu olduğunu ve ölçülü olduğunu kabul etmiş ve kararlarını bu şekilde sonuçlandırmıştır.” diye konuştu.
Anayasa’ya göre devletin bağımlılıkla mücadele amacıyla kişi haklarını sınırlandırabilmesi için haklı nedenlerinin olması gerektiğine işaret eden Gökcan, madde kullanımı ile bağımlılığının bireysel ve toplumsal zararları karşısında devletin ciddi tedbirler alması gerekliliğinin ortaya çıktığını vurguladı.
“Bireysel Kullanımla İlgili Farklı Düzenleme Var”
Türk Ceza Kanunu’nda uyarıcı ve uyuşturucu madde üretim imal ve ticaretinin suç olarak kabul edildiğini, ağır cezai yaptırımlara tabi tutulduğunu hatırlatan Gökcan, bireysel kullanımla ilgili farklı düzenlemenin olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bireysel madde kullanımına gelince, Ceza Kanunu’na göre kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak veya kullanmak da suçtur. Fakat kullanma fiilleri bakımdan amaç kişilerin bağımlılıktan kurtarılması olduğundan tedavi olmayı kabul etmesi durumunda kişi cezalandırılmamaktadır. Bireysel kullanımın cezalandırılamayacağına dair maddenin iptali istendiğinde bu konu Anayasa Mahkemesi tarafından tartışılmıştır. Anayasa Mahkemesi, sağlık ve yaşam haklarının korunması için ceza yerine tedaviye yönelik etkin pişmanlık uygulamasının da uygun bir mücadele yöntemi olabileceğini ifade etmiş ve kanun hükmünün iptal talebini reddetmiştir. Mahkeme bu kararıyla ceza yaptırımı konusunun yasama organının takdir alanı içinde olduğunu kabul etmiştir.”