Numan Kurtulmuş STK’larla Buluştu
Numan Kurtulmuş STK’larla Buluştu
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Çorum’da sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantıya, Vali, Milletvekilleri, Belediye Başkanı, daire müdürleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Programda açılış konuşmasını Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın ve Vali Mustafa Çiftçi yaptı.
Vali Çiftçi’nin ardından kürsüye gelen AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş Barış Pınarı Harekatını değerlendirdi.
Suriye’nin kuzeyinde oynanan oyunlar, oluşturulmaya çalışılan terör koridoru ve Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’ndaki dört temel hedefini anlatan Kurtulmuş, “Kimsenin bir karış toprağında, bir damla petrolünde gözümüz yok. Terör koridorunu yıkmak, bölgeye barış ve sükunet getirmek için oradayız” dedi.
Kurtulmuş, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Dünyanın son derece zor, çok kuvvetli bir türbülanstan geçtiği bir dönemdeyiz. Ekonomik ve siyasi anlamda tabiri caizse soğuk savaş sonraki dönem sona ermiş, 1990’lardan itibaren başlayan yeni bir dünyanın kurulduğuna ilişkin sözlerin tamamı geride kalmıştır. Soğuk savaştan sonra biliyorsunuz artık barışın olacağı, artık çatışmaların azalacağı, dünyada silahlanmaya çok fazla pay ayrılmayacağı, insanların daha ortak, müşterek bir gelişme kaydedeceği yönünde bazı fikirler vardı. Bunların hepsinin artık çok geride kaldığı, bunlardan bahsetmenin mümkün olmadığı bir dünyadayız.
Bir taraftan ticaret savaşları dediğimiz, Amerika ile Çin’in başını çektiği iki önemli ticaret merkezinin arasındaki mücadele, kavga. Diğer taraftan vekalet savaşları olarak Suriye’de gördüğümüz, Irak’ta gördüğümüz yeni nesil emperyalizmin savaşları. Yani kendisinin elini sıcak sudan soğuk sokmadan, elini ateşe değdirmeden, vekilleri vasıtasıyla, terör örgütleri vasıtasıyla bölgede bir güç elde etmeye çalışıyor. Bu adı da vekalet savaşları olarak koydular. Bir taraftan bu devam ediyor. Bir taraftan dünyanın birçok bölgesinde iç çatışmalar devam ediyor.
Bir taraftan bütün dünyaya küresel bir terörizm tehlikesi yayılmış vaziyette. Yine aynı şekilde çatışmaların, işgallerin, savaşların ortasında bütün dünyada çok büyük bir göçmen sorunuyla karşı karşıyayız. İnsanlar bırakın savaştan kaçmayı, normalde hayatın getirdiği zorluklardan, fakirlikten, yoksulluktan kaçmak için en zor şartları göze alarak Akdeniz’e, Ege’ye açılıyorlar ve her gün bir göçmen botu ölümle burun buruna geliyor.
Dünyanın her yerinde, mesela Amerika Birleşik Devletleri Meksika sınırına, duvarlar, dikenli teller, elektrikli teller çekmeye çalışıyor. Aynı şekilde Avrupa göçmenleri biz bir şekilde önleriz telaşı içerisinde. Kimse bu küresel göç meselesinin arkasındaki gerçeklere bakmıyor. Gelir dağılımı eşitsizliğine bakmıyor. Dünyada bu kadar büyük bir uçurumun, ekonomik uçurumun var olmasının zaten başlı başına bir tehdit olduğunun farkına varmıyor. Dünya nüfusunun sadece yüzde 1’inin dünyadaki toplam zenginliklerin yüzde 70’ine sahip olduğunu unutuyor. Böyle bir dünya içerisinde yaşıyoruz.
Dünyanın hemen hemen her bölgesinde gerilimler, çatışmalar var. Maalesef Orta Doğu coğrafyası da fevkalade büyük bir şekilde bu işten payını almış bulunuyor. Orta Doğu’da dünyadaki bu gelişmelere ilaveten bir başka zorluk daha var. Bundan tam 1 asır evvel 1. Dünya Savaşı’nın galipleri Sykes-Picot Anlaşması imzaladılar. Bu Sykes-Picot’ta masalara cetveller yeniden çıkarıldı ve sınırlar yeniden çizildi. Bu sınırların hiçbirisinin hukuki bir geçmişi, tarihi bir geçmişi, kültürel bir geçmişi yok. Tamamen yapay bir şekilde halkları birbirinden ayırdılar. Burası Suriye dediler, burası Türkiye dediler. Ben o bölgeyi iyi bilen birisiyim. Televizyonlarda duyuyoruz. Tel-Abyad, Akçakale demektir. İkisini birbirinden ayıran sadece bir yoldur. Suruç’un hemen karşısında Kobani vardır ve sadece arada tren yolu geçtiği için Kobani adını almıştır. Nusaybin’in karşısı Kamışlı’dır. Ceylanpınar’ın karşısı Resulayn’dır. Bunlar birbirinden ayrı yerler değil. Sadece sınırlar birbirinden ayrılmış. 1 asır evvel emperyalistler sınırları bu şekilde çizerken, günün birinde bu bölgede sınırlarını çizdiği insanların gönüllerini ve zihinlerini de birbirinden ayırmayı hesap etmiş, aralarına düşmanlık tohumları koyacağını o zamanlardan hesap etmiş. Onun için bu fitneyi biraz daha karıştırıyor.
Bunlar PYD’yi, YPG’yi çok sevdikleri için mi bu kadar silah verdiler? Biraz düşünelim. Bizim milletimize akıllı olmak yakışır. Kim DAEŞ’in eline silah verdi? Bir zamanlar 80 bin DAEŞ militanı vardı. 80 bin öğrenciyi bir izci kampında bir araya getirmek için dünyanın 120, 130 ülkesinden toplayın bir araya getiremezsiniz. Hangi güçtür, DAEŞ denilen bu ölüm çetesini bir araya getirerek Orta Doğu coğrafyasına koydu? Koymakla kalmadı, eline silahları verdi. Yolda yürümesini bilmeyen adamları bir hafta içerisinde Suriye’nin batısından başlayarak Musul’u, Kerkük’ü işgal edecek şekilde arkalarından destek oldular. Kimdir bu PYD, PKK? Türkiye’nin başına 40 senedir musallat edilmiş bu PKK’nın arkasında kim vardır? Kimler silah verir? Kimler siyasi destek sağlar? Kimler lojistik destek sağlar? Kimler istihbarat destek sağlar? Bunların hepsini biliyoruz. Bu oyunun esas nedeni sınırlarını ayırdıkları insanların kalplerini ve zihinlerini birbirilerine karşı düşman hale getirmektir.
Bu oyunu bozacağız. Türkiye’nin varlık sebebi, Türkiye’nin bu coğrafyadaki iddiası budur. Türk’ü, Kürdü, Arap’ı, Sunni’yi, Şii’yi düşman etmeye çalışana karşı en büyük cevabı dostlukla, birlikle, kardeşlikle vereceğiz.
Şimdi diyorlar ki ‘Türkiye Kürtlere karşı savaş yapıyor.’ Hadi oradan. Türkiye Kürtlere karşı savaş yapmıyor. Türkiye, Kürtlere de hayatı dar eden PYD, PKK unsuruna karşı, yani eli kanlı terör örgütlerine karşı savaşıyor. Biz Türkler ve Kürtler kardeşiz. Aramıza kan sokmaya çalışan terör örgütleri ise kalleştir. Onları destekleyenler de kalleştir. Bu operasyon sırasında Allah’ın izniyle birliğimizi, dirliğimizi en güçlü şekilde koruyacağız.
Bizim hedefimiz kimsenin bir karış toprağını elde etmek değildir. Bizim hedefimiz kimsenin bir damla petrolünü de ele geçirmek değildir. Dünyanın dört bir tarafında ekonomik güçleri elde etmek için sömürmek için işgal edenler önce kendilerine bir baksınlar. Asırlar boyunca Hint kıtasında, Asya’nın doğusunda, Afrika kıtasında, Avrupa’da, Latin Amerika’da birçok yerde hangi amaçlarla ülkeleri sömürdüler? Hangi işgal kuvvetleriyle ülkelerin iliklerini sömürdüler. Bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur. Kimsenin bir damla petrolünde gözümüz yoktur.
Türkiye’nin bu Barış Pınarı Operasyonu ile yapmak istediği bölgeye sokulmak istenen bu fitnenin aramızdan sökülerek atılması, yani terör örgütlerine diz çöktürülmesidir. İkinci amacımız bu bölgede bir terör devleti kurmak isteyenlere, terör koridoru oluşturmak isteyenlere inat o terör koridorunu kırarak orada bir barış, bir esenlik adası oluşturmaktır. Türkiye’nin üçüncü amacı ise Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak siyasi sınırların bir kere daha yeniden çizilmesinin önüne geçmektir. En nihayetinde dördüncü amacımız ise buraları güvenli bölge haline getirdikten sonra o bölge sakini olan Suriyeli kardeşlerimizin oraya güvenlikle gitmesini temin etmektir. Hedefimiz açıktır. Amerikalılarla konuşurken de bunu konuşuyoruz, Ruslarla konuşurken de bunu konuşuyoruz. Terör örgütlerinin karşısında da bunu söylüyoruz, Avrupa Birliği’nde de bunu söylüyoruz. Türkiye, ikili gündemi olmayan, orada başka, burada başka konuşmayan, sahadaki varlığını herhangi bir şekilde işgal amacıyla değil, oranın halkının özgürlüğünü sağlamak için sürdüren ve bedel ödeyen, teröre karşı bir ülkedir.”
Kurtulmuş’un konuşmasının ardından kentteki STK temsilcileri tek tek söz alarak sorunlarını Genel Başkanvekili Kurtulmuş’a iletme fırsatı buldu.