‘Lozan Geçici Değil Ebedidir’
‘Lozan Geçici Değil Ebedidir’
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Çorum Şube Başkanı Uğur Demirer, Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yılını kutladı, “Lozan’ı tartışmaya açmak, Sevr’e, BOP’a ve benzeri emperyal planlara teslim olmaktır. Ne bugün, ne de gelecekte yürürlükten kalkacak gizli maddeleri vardır” diye konuştu.
Lozan Barış Antlaşması’nın 100. Yılı nedeniyle bir açıklama yapan ADD Çorum Şube Başkanı Uğur Demirer, Lozan Antlaşması’nın Anadolu insanını 400 yıl ekonomik boyunduruk altında inim inim inleten kapitülasyonları ortadan kaldırıp tam bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla sağlanabileceğini mazlum milletlere göstererek tarihin akışını değiştiren çok önemli bir belge olduğunu vurguladı.
Demirer, “Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir, Türk Ulusu’nun kanıyla imzalanmıştır.
Sonsuza dek yaşayacak, değiştirmeye iç ve dış hiçbir bedhahın gücü yetmeyecektir” ifadesini kullandı.
ADD Şube Başkanı Uğur Demirer’in konuyla ilgili yazılı basın açıklaması şu şekilde:
“Lozan, Türk Ulusunun Kanıyla İmzalanmıştır”
“Bu yıl Cumhuriyetimizin olduğu gibi, tapu senedi Lozan Antlaşması’nın da 100. yaşını kutluyoruz.
Lozan Antlaşması; vatanımızın bağımsızlığını, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü dünyaya kabul ettirmesi yanında, 1699 Karlofça’dan 223 yıl sonra bir görüşme masasından başı dik kalktığımız ilk antlaşmadır.
Lozan Antlaşması; 1. Dünya Savaşı galipleri İtilaf Devletleri’nin yenilen devletlere dikte ettikleri antlaşmaların uygulanma şansı bulamayan tek örneği olan Sevr’i tarihin çöp sepetine atan, hükmünü 100 yıldır sürdüren (sonsuza dek de sürdürecek olan) nadir uluslararası antlaşmalardan biridir.
Lozan Antlaşması; Anadolu insanını 400 yıl ekonomik boyunduruk altında inim inim inleten kapitülasyonları ortadan kaldırıp tam bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla sağlanabileceğini mazlum milletlere göstererek tarihin akışını değiştiren çok önemli bir belgedir.
Lozan Antlaşması; Türk Ulusu’nun Milli Mücadele’yi gerçekte kimlerle karşı verdiğini, kimleri yendiğini ve kimlerin işgalci emperyalistler tarafından piyon olarak savaşa sürüldüğünü belgeleyen antlaşmadır aynı zamanda. “Siz Yunanistan’ı yendiniz İngiltere’yi değil” diyen Lord Curzon’a üzerindeki savaş meydanlarının teri ve kanı henüz kurumamış çiçeği burnunda diplomat İsmet Paşa’nın verdiği yanıt da bunun kanıtıdır: “Hayır ekselans! Yalnız Yunanistan’ı yenmedik. Güneyde müttefikiniz Fransızları yendik. Onların silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul hükümeti ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para ile desteklediğiniz Kuvayı İnzibatiye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros’u yendik. Sevr’i yendik. Üçlü Antlaşma’yı yendik. Bunların hepsinin arkasında siz vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik.” Keza, 3 Ekim 1922’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerini de İsmet Paşa İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcileri ile yapmıştı.
İtilaf Devletleri 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin hemen ardından Lozan’da toplanacak Barış Konferansına Ankara ve İstanbul hükümetlerini birlikte çağırdılar. Amaçları, hem galip Ankara’nın gücünü kırmak, hem de Türkiye’de iki ayrı hükümet tanıdıklarını kabul ettirmekti. Kemalistler bu tuzağa düşmediler. 1 Kasım 1922 günü TBMM’de aldıkları kararla saltanatı kaldırdılar. Tartışmaların kasten uzatıldığını, türlü bahanelerle kafa karışıklığı yaratılmaya çalışıldığını gören Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı tarihi konuşma gerçek devrimciliğin ne olduğunu göstermektedir; ‘Efendiler; egemenlik, hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla verilmez. Egemenlik güçle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları Türk ulusunun egemenliğine zorla el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını 600 yıl boyunca sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu “artık yeter” diyerek, bunlara karşı ayaklanıp egemenliğini eylemli olarak eline almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan ulusa egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız, sorunu değildir. Sorun zaten olupbitti durumuna gelmiş bir gerçeği açıklamaktan ibarettir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Meclis ve herkes sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa gerçek yine yöntemine göre saptanacaktır. Ama ihtimal bazı kafalar kesilecektir.’ Ancak kim ne derse desin, tarih hükmünü vermiştir; Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir, Türk Ulusu’nun kanıyla imzalanmıştır. Sonsuza dek yaşayacak, değiştirmeye iç ve dış hiçbir bedhahın gücü yetmeyecektir. Lozan’ı tartışmaya açmak, Sevr’e, BOP’a ve benzeri emperyal planlara teslim olmaktır. Ne bugün, ne de gelecekte yürürlükten kalkacak gizli maddeleri vardır. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; Lozan Antlaşması’nın 100. yılını gururla kutluyor, vatanımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, tarihin en büyük devrimcisi Büyük Atatürk’ü, Lozan’ın bilge diplomatı İsmet İnönü’yü, Kuvayı Milliye kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizle gazilerimizi minnetle, saygıyla anıyoruz. Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye.”