‘İktidarın, Eşitliğe İnanmayan Zihniyeti Haklarımızı Aşındırdı’
‘İktidarın, Eşitliğe İnanmayan Zihniyeti Haklarımızı Aşındırdı’
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları Başkanı Kamile Anar, Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 96. yılında hükümetin kadınlara yönelik politikalarını eleştirdi. Anar, “İktidarın kadın erkek eşitliğine inanmayan zihniyeti, her geçen gün kazanılmış haklarımızı aşındırdı” dedi.
CHP Kadın Kolları, Türk Medeni Kanunu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilişinin 96. Yılında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, CHP İl Başkanı Mehmet Tahtasız, Kadın Kolları Başkanı Kamile Anar, Kadın Kolları Merkez İlçe Başkanı Hanim Ergül ile kadın kolları üyeleri katıldı.
“Sıla Şentürk, Nişanlandırıldığı Vahşi Tarafından Katledildi”
Toplantıda açılış konuşması yapan CHP İl Başkanı Mehmet Tahtasız, Giresun’da nişanlısı tarafından öldürülen Sıla Şentürk’ü hatırlattı. Faillerin cezalarını almaları için ellerinden geleni yapacaklarını belirten Tahtasız, “Medeni Kanunu’nun kabul edildiği bugünlerde 16 yaşındaki Sıla Şentürk kızımız zorla nişanlandırıldığı vahşi tarafından vahşice katledildi. Kızımızı zorla nişanlandıranların, onu koruyamayanların ve bu suçu işleyenin yargılanması için elimizden gelen desteği vereceğiz. Kadınlarımızı koruyacak yasaların da bir an önce çıkmasını temenni ediyoruz” dedi.
Tahtasız’ın konuşmasının ardından CHP Kadın Kolları Başkanı Kamile Anar da bir konuşma yaptı. AK Parti iktidarının kadın haklarına göz diktiğini belirten Kamile Anar, kazandıkları hakların bu iktidar döneminde bir bir aşındırıldığını kaydetti. Anar, “96 yıl önce bugün, Türk Medeni Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. Başta ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, eşitlik ve demokrasi mücadelesinde bize güç katan tüm devrimcileri sevgi, saygı ve şükranla anıyoruz.
Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi, kadının insan hakları açısından dev bir adımdır. Bu yasa kadını ve erkeği yurttaşlık temelinde eşitlemiştir. Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırılmış, tek eşle evlilik esası getirilmiştir. AKP iktidarının kadın erkek eşitliğine inanmayan zihniyeti, her geçen gün kazanılmış haklarımızı aşındırdı. 2017 yılında ‘müftülere resmi nikâh yetkisi’ tanındı. Böylece laik hukukun simgesi olan Medeni Kanunumuzla sağlanan hukuk birliği göz ardı edildi. 2021 yılında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece yarısı kararı ile kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi hukuksuz bir şekilde fesih edildi. Şimdi de kadının nafaka hakkına göz dikildi” dedi.
Kadınların nafaka haklarının iddia edildiği gibi olmadığını vurgulayan Anar, “Boşanma sonrasında taraflara üç çeşit nafaka hakkı tanınır. Bunlar; tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasıdır. Tedbir nafakası; boşanma davasının açıldığı günden başlayarak dava süresince gerekli görüldüğü hallerde verilen bir nafaka türüdür. Kadın Dayanışma Vakfı’nın “Yoksulluk Nafakası” incelemelerine göre, dava sürerken müşterek çocuklar için talep edilen tedbir nafakası oranı sadece yüzde 44’tür. Eşler için talep edilen tedbir nafakası oranı ise yüzde 46’dır. İştirak nafakası, çocuğun velayetini alan eşe, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için ödenen nafakadır çünkü bu giderler anne ve babanın ortak sorumluluğudur. Müşterek çocuklar için talep edilen iştirak nafakasının oranı yüzde 61’dir. Yoksulluk nafakası ise boşanma davasının bitip kesinleşmesinden sonra ödenen bir nafaka türüdür. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka bağlanır. Düzenlemede herhangi bir cinsiyet belirtilmemiştir. Daha çok kadının lehine olmasının nedeni, boşanma sonrasında yoksullaşan taraf daha çok kadınlardır. Bu tablo toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur. Kaldı ki bu nafaka süresiz değildir. Alacaklının yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde ortadan kalkar. Buna ek olarak, alacaklı tarafın bir başkasıyla fiilen evlenmiş gibi yaşaması, işe girerek yoksulluğunun ortadan kalkması durumunda da mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Mali durumların değişmesi halinde nafaka miktarının azalmasına karar verilebilir. Kadınlar tarafından talep edilen yoksulluk nafakasının oranı yüzde 70’tir, çünkü davalara taraf olan kadınların yüzde 45’inin herhangi bir geliri yoktur. Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2019 yılında yaptığı bu çalışmaya göre, mahkemeler, nafaka taleplerinin sadece yüzde 8’ini tam olarak kabul etmiştir. Nafaka meblağları da kamuoyuna yansıdığı gibi milyonlar değildir. Kadınların sadece yüzde 2’si 2000 TL’nin üstünde nafaka alırken yüzde 66’sı 500 TL’nin altında nafakaya mecbur bırakılmaktadır. Şunu da hatırlatmakta fayda var: bağlanan nafakaların yüzde 50,7’si hiç ödenmemektedir” dedi.
Anar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Ayrıca, bir gün evli kalıp ömür boyu nafaka ödediğini iddia eden erkekleri TÜİK verileri bile yalanlıyor. 2020 yılında açıklanan TÜİK verilerine göre, Türkiye’de boşanmaların sadece yüzde 2.2’si bir yıldan az evlilikleri kapsıyor. Şahsım hükümetinin yaptıkları bunlarla da bitmiyor. Aile Hukuku’nda “zorunlu arabuluculuk” uygulaması getirilmeye çalışılıyor. Bu düzenleme hayata geçirilirse; kadınlar açısından yeni mağduriyetler yaratılacak. Örneğin, kadın şiddet uygulayan erkek ile aynı masada uzlaşmaya zorlanacak. AKP Hükümeti boşanmaları hızlandırarak, dava süresince yoksullaşan tarafa ve çocuğa bağlanan tedbir nafakasını da ortadan kaldırmayı planlıyor.
Boşanma davası süresince aile konutunda kadın ve çocukların yaşamasına karar verilebiliyordu. Oysa getirmeye çalıştıkları yeni düzenlemede, kadın ve çocuklar birkaç ay içinde aile konutundan çıkarılabilecek. Zaten ödenmeyen nafakalar için ister öde, ister ödeme dönemi başlayacak.
Biz bu hakları büyük mücadeleler sonunda kazandık. Cumhuriyetimizi kadın erkek beraber kurduk. Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki; eşit, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan bir Türkiye’yi yeniden hep birlikte inşa edeceğiz. Aydınlık bir gelecek tasarısıyla kurulan Cumhuriyetimizin karartılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Tüm kadınları ve eşitlikçi erkekleri Medeni Kanunumuza sahip çıkmaya davet ediyoruz. Bugün bizimle dayanışma içerisinde olan kadın platformlarını, dernekleri, duygu ve düşüncelerimizi paylaşan, çoğaltan herkesi selamlıyoruz. Hepimiz eşit hepimiz tok hepimiz güvende hepimiz özgür oluncaya dek mücadelemiz sürecek.”