Çorum 15°C
Hafif Yağmurlu
Çorum
15°C
Hafif Yağmurlu
Cum
18°C
Cts
2°C
Paz
1°C
Pts
0°C
HALKIMIZA İSE .
YURTTAŞLIK GÖREVİ SANDIĞA GİTMEKLE BİTMEZ…
Ne yapılıyorsa bizim verdiğimiz yetki ile yapılıyor. Her aşamada düşüncelerimizi belirtmeliyiz. İlgi ve dikkatlerimizi yeni bir seçime kadar ertelememeliyiz. İktidarı izleyelim, gözleyelim. Yanlış kararlarına ve yanlış adamlara uygarca karşı çıkalım. Çeşitli iletişim araçları ile tepki ve şikâyet hakkımızı kullanalım. Mektup yollayalım, telgraf çekelim telefon edelim, e-posta gönderelim, gazetelere yazalım. Yasaların izin verdiği olumlu hareketlere katılalım.
Doğru insanlara ve kararlara da aynı özen ve dikkatle destek verelim
YOBAZ…
Kafası hurafeyle dolu cahil insan yobaz olur, ayranı kabaran yobaz da böyle olur.
Aklını ve vicdanını kullanmadığı için yobazı yönlendirmek kolaydır. insanlıktan kolayca çıkar, şunun bunun emriyle hareket eden vahşi bir alete dönüşüverir.
Başvekile soruyor YABANCI SERMAYE İLE KALKINMAYA KALKIŞAN HER DEVLET, KISA ZAMANDA SÖMÜRGELEŞİR.
Bunun dünyadaki örnekleri o kadar çok ki yabancılara bel bağlanmaz, yabancılara avuç açılmaz.
Özel sektör eliyle kalkınabilmek içinse, tüccarlarımızın çoğalmalarını, sermaye sahibi olmalarını, sanayi yatırımı yapmaya heveslenmelerini, yolsuz Anadolu’yu fabrikalarla donatmalarını, ağır sanayi kurmalarını beklemek gerekirdi. Bunun içinse çok uzun seneler beklemek gerekeceği açıktır. Bu günkü sanayicilerimizin bile nerelerde yatırım yaptıklarına dikkat edelim.Onlar için, kendi açılarından haklı olarak toplumsal yarar değil, kişisel ve kolay çıkar önemlidir. Özel sektörün felsefesi budur.
Özel sektör eliyle ve kafasıyla kalkınmış az gelişmiş / geliştirilmemiş bir ülke biliyormusunuz?
ÜLKEYİ GÜL GİBİ İDARE EDİYORLARMIŞ…
Memleketi evelallah gül gibi idare etmekteler ya. Partiler, televizyonlar, radyolar, üniversiteler, köprüler, barajlar, santraller, otoyollar, fabrikalar çoğalıyor, gökdelenler yükseliyor, döviz serbestçe alınıp satılıyor, İngilizce ağır ağır Türkçe’nin yerini alıyor, beceren köşeyi dönüyor, manavlarda İtalyan eriği, marketlerde Fransız sirkesi, eczanelerde viagra bile bulunuyordu.
TARİHİMİZİ ÖĞRENMEMİŞİZ…
Tarihimizi öğrenmemişiz., hukuk nedir, devlet nedir, ekonomi nedir, yönetim sanatı nedir, millilik nedir, ordu nedir, çağın gerçekleri nedir, bilmiyorsunuz. Kendimizi geliştirmek, siyasete hazırlamak için hiçbir zahmete katlanmamışsınız.
87 yıllık Cumhuriyet rejimini, bütün kazanımlarıyla birlikte mi reddediyorsunuz? Devletin temel niteliklerini değiştirmek mi istiyorsunuz?
Gerçekleşmesi mümkün olmayan bu ham hayaller uğruna devleti de milleti de çok yoruyorsunuz.
Softacılığı, bağnazlığı, ümmetciliği dirilttiniz. Dinci sayısını artırdınız. Dincilere umut ve cesaret verdiniz. Dini sonuna kadar sömürdünüz, siyasetin demirbaş aleti haline getirdiniz.
Milleti Müslüman-laik diye ikiye bölmeye çabaladınız. Geleceğimizi zorlaştırdınız. Orduyu dinsizmiş, üniversiteleri din düşmanıymış gibi göstermeye yeltendiniz. Size daha ne söylemeli bilmem ki.diye söylevi olurdu.
SİYASİ YAŞAM..
Siyaset deli kızın çeyiz bohçası gibi büyük ilkeler, sağlıklı ve tutarlı düşünceler, uygarca hoşgörü ve uzlaşma değil, bilgisizlik, çarpık yaklaşımlar, kemikleşmiş önyargılar, çocuksu inatlaşmalar, takıntılar, kasıntılar, lâfebeliği, kısır duygular ve kaba bir üslup egemen.
Tartışılmıyor, ağız dalaşı yapılıyor. Laf oturtma marifet sanılıyor. Nükte ve zarafet söz konusu bile değil Bu yüzden siyasi rekabet, çok geçmeden siyasi gerginliğe dönüşüyor, düşmanlık halini alıyor.
BÖLÜNME Bİ BAŞLADI MI, ARKASI ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELİR.
SANATLARLA İLGİLİ OLARAK…
Dünyada tiyatrosuz, operasız, korosuz bir tek ileri ülke yoktur. Romansız, hikayesiz, şiirsiz, heykelsiz, resimsiz, sinemasız ileri bir ülke de yoktur. Bu sanatlar insanı inceltir, geliştirir, eğitir, başka düşünce, duygu ve tarzları da var olduğunu göstererek hoşgörülü ve kavrayışlı yapar, hayatı yaşanır kılar, insanı bencillikten, ilkellikten, hamallıktan, katılıktan, dar görüşlülükten, tek kanallı, tek boyutlu, at gözlüklü olmaktan kurtarır.
İnsana güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etme yeteneği kazandırır. Kısacası insanı insan yapar.derdi
HALKINA SESLENİYOR
BÜTÜN PARTİLERİ ÇOK İYİ İZLEYİN..
İster iktidarda, ister muhalefette olsunlar, bütün partileri çok iyi izleyelim. Özleri, sözleri, eylemleri birbirini tutuyor mu?
Çağdaş uygarlığa ulaşmamız için ne düşünüyor, ne yapıyorlar?
Devletin niteliklerine ve yasalara saygılılar mı?
Yolsuzlukları durdurmaya, soruşturmaya, sonuçlandırmaya kararlılar mı?
Milletvekili dokunulmazlığını sınırlamaya istekliler mi?
Kimden yanalar, sizden mi, iç ve dış çıkar gruplarından mı?
Türkiye’nin bağımsızlığını, geleceğini, haklarını, çıkarlarını koruyorlar mı?
Ekonomiyi düzeltmeye, ve dış borç sarmalını kırmaya niyetliler mi?
Bir tehlikeyi hatırlatmak isterim.. Kredi açan büyük güçler, borç miktarı kritik sınıra ulaşınca ve ödemede zorluk başlayınca, anlayış göstermek için, ya toprak, ya da maşalık, ya da büyük imtiyaz ve ödünler isterler.
Tarihin verdiği ders budur. İktidarlar bu dersi hiç aklından çıkartmamalıdırlar.
Değerlendirin ilk seçimde gerekeni yapın..
BÜTÜN PARTİLERİ İNCELİYOR..PARTİLERE YAKINDAN Bİ BAKALIM…
Parti içi demokrasi var mı?
Bunlar demokrasiyle yönetilen, sorunu bol bir ülkenin partisine benziyorlar mı?
Araştırma-İnceleme birimleri var mı?
Örgütleri ile halk arasında bir kan dolaşımı var mı?
Tüm Cumhuriyet Partilerinin liderleri küçük padişahları andırmıyorlar mı?
Milletvekilleri halktan mı korkup çekiniyorlar, yoksa liderlerinden mi?
İçlerinde vaatlerini tutan, kovalayan, halka dönüp hesap veren kaç kişi var?
Meclise devam ediyorlar mı?
Çalışıyorlar mı?
Bilgi ve konuşma üslup düzeyleri, konularına ve görevlerine yakışıyor mu?
Yapılan hesaba göre meclisin saatte 100 milyardan fazla gideri varmış peki Meclis bu gideri hak edecek bir çalışma yapmış mıdır?
Bir milletvekili bir partiden öbürüne, aradığını bulamazsa bir başkasına kolayca geçebiliyor ve bundan en küçük bir rahatsızlık duymuyor.Demek ki birinden ötekine geçtiği partiler arasındaki düşünce, tutum, genel siyaset, yaklaşım farkı, bunlar ve parti yönetimleri için hiçbir şey ifade etmiyor.
O güne kadar sesi çıkmayan vekillerin aday listelerinde yer almayınca isyan etmeleri, hele bunların göstermelik gerekçelerle seçimleri erteleme manevraları da ayrı bir hüzün ve komedi değil mi?
ÖĞRETİM ÜYELERİNİN AYLIKLARI UTANILACAK KADAR AZ, ÖĞRENCİ HARÇLARI UTANILACAK KADAR YÜKSEK.
İktidarın gözünde bilimin değeri ve sosyal devletin anlamı bu mudur?
Geleceğimiz olan gençliğe destek vermemiz gerekmez mi?
Rektör seçim ve atamalardaki evreler ve sonuçlar sizi düşündürmüyor mu?
Üniversite ruhu diye bi şey var YÖK bu ruha saygılı mı?
Üniversitelere giriş sınavı, objektif, doğru ve adil bir çözüm değeri taşıyor mu?
Üniversite giriş sınavı ile lise eğitimi arasındaki yöntem farkının, ancak paralı ve
Dershanelerle giderilebilmesi düşündürücü değil mi?
Gençlere de ailelerine de yazık olmuyor mu?
Bu sınav tekniği ile ortaöğretim büyük ölçüde işlevsiz, hatta yararsız hale getirilmiş olmadı mı?
İki yöntemi uzlaştırmak için neden çalışılmıyor? Çalışılıyorsa neden bi sonuca varılamıyor?
Kim çözecek bu sorunu kim?
Eski öğretmen okulları YÖK çatısı altına alındı ve yerlerine Eğitim Fakülteleri kuruldu. İlk bakışta kâğıt üstünde bu bir gelişme sayılabilir. Gerçek öyle mi?
Eğitim fakülteleri o sıcak ocakların yerlerini tutuyor mu? Tutabiliyor mu?
Çocuklarımıza bilgi vermek ve hayat görgüsü kazandırmak, onları doğru insan, iyi yurttaş yapmak için çırpınan on binlerce öğretmenimiz var. Bu değerli ve aydınlık öğretmen camiasına duyduğum saygı ve sevgi gereği eleştiriye fazla girmeyeceğim. Bu sorunu lütfen inceleyiniz. Gurur verici ve umut kırıcı birçok olay ve durumla karşılaşacaksınız.
NEDEN KÖY HOCASI GİBİÇOK ŞAŞIRTICI KONUŞUYORSUN DERDİ?
BAŞVEKİLDEN BAZI SÖZLER…
‘
01 Ocak laiklerin ortaya koyduğu bir yılbaşı. Bize göre meşru bi eğlence tarzı değil bu.’
‘Bizim referansımız İslam’dır ve eğlence tarzı benim referansıma ters düşmemeli’
‘Nikahı müftüler kıysın’
‘Üniversitelerde başörtüsü sorunu değil, İslam düşmanlığı yaşanıyor’
‘Ayasofya ibadete açılmalıdır.’
‘Seçimden sonra çarşaf moda olacak, Piere Cardin’e çarşaf defilesi yaptıracağız.’
‘Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek, sen bunun önüne geçemezsin ki.’
‘Hem laik hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya laik.’Bu çapsız söylemleri ve uluorta çağrıyı görünce halkımız neden tutumunu değiştirmedi?
Türk – Yunan barışını överken ‘kin insan yüreğine yüktür’ diyorsunuz ama konu eski partinize ve arkadaşlarınıza gelince kininiz kutsallaşıyor.
İSTİKLAL MAH ŞAPKA GİYMEDİĞİ İÇİN TEK KİŞİ İDAM EDİLMEMİŞTİR DERDİ…
İdam edilenler, casuslar, hainler, işbirlikçiler, isyancılar, ısrarlı asker kaçakları, katiller, soyguncular, ırz düşmanları, İzmir suikastçıları ve bazı ittihatçılardır. Şapka giymediği için tek kişi idam edilmemiştir. ‘Şapka davası’ diye adlandırılan davalarla ilgili suçun niteliği, ‘şapka olayını vesile ve istismar ederek, halkı isyana kışkırtmak ve isyana katmaktır. Bu davalar sonunda verilen ve infaz edilen toplam idam sayısı 27’ dir
HASAN MEZARCI KENDİNİ İSA ZANNETMEYE BAŞLIYORDU.ONU MUTLAKA TEDAVİ ETTİRİRDİ.
RP İstanbul’dan 4 Milletvekili çıkartmıştı. Biri de kendisinin ısrarla adaylığını desteklediği Hasan MEZARCI’ydı.
Mezarcı Atatürk’e hakaret ettiği için RP’den atılacak, hapse girecek, çıkınca gittiği Almanya’da kendini Mesih ilan edecek, Türkiye’ye “Ben İsa’yım!” diye dönecekti.
“Psikolojik sorunları var” diyerek Mezarcıdan ayrılan eşi, haklı çıkmıştı.
BAŞVEKİLİ SONRAYA BIRAKIBAŞVEK PINARHİSAR CEZAEVİNDEKİ ODASINDA..
Pınarhisar Cezaevindeki odasında Sayın Recep Tayip Erdoğan da yemeğini yiyip uazandığı yatağında değişmenin gerekliliğini ve şeklini düşünüyor olmalıydı.
Bir esnaf arkadaşı üç milyar lira masraf ederek koğuşu yeniden düzenletmiş, kapısını penceresini, banyo ve tuvaletin, dolap ve fayansları yeniletmişti. Rahattı Elhamdülillah.
Geçim umuduyla İstanbul’a göç etmiş Rizeli yoksul bir ailenin beş çocuğundan biriydi. Aile yıllar önce Kasımpaşa’ya yerleşmiş, babası zamanla şehir hatlarında kaptan olmuştu. Dindar ve Menderes hayranı bir adamdı. Bu hava içinde büyümüş, hayata çabuk atılmış, daha çocukken Kulaksız’daki futbol sahasında su ve şekerleme satmaya başlamıştı. Sonra İstanbul İmam-Hatip Lisesine girdi. Burada kartpostal ve simit satarak harçlığını çıkaracak, ortaokulda iken iki şeye merak saracaktı.
Futbol ve siyaset
RDI
ÇİLLERİ SORGULARDI..Çünki..06 MART 1996’DA KOALİSYON KURULDU
Çiller’in Başbakanlıktan ayrılmadan önce, son dakikada örtülü ödenekten 500 milyar lira çektiği ortaya çıkınca, Çiller ile yeniden çekişmelere başlandı.(M.Yılmaz) R.P kendisiyle koalisyon yapmak istemeyen Çilleri cezalandırmak için hakkında üç gensoru önergesi verdi. M.Yılmaz için de iki soruşturma önergesi verildi Çay-Kur, Emlakbank!
TURGUT ÖZALI FIRÇALARDI ÇÜNKÜ..
Turgut ÖZAL, Zeki, kurnaz, işbilir, dağınık, insanlara ve hayata fazla mühendisce bakan, ekonomiye meraklı, bazen tonton, bazen caberrut, yenilikçi gibi görünen aslında gericiğe pirim veren, hukuka aldırmayan, iyi pazarlıkçı ve pazarlamacı, emeğe saygı duymayan biriydi. Kitapla arası hiç iyi değildi. Red Kid ve benzeri çizgi romanlar okurdu.
Rakipleri Hint fakirleri kadar zayıf oldukları için Özal açık oturumu iki boy önde bitirirdi.
Kürtçe’nin serbest olmasına, 141-142 ve 163. maddelerin kaldırılmasına hararetle destek vermiştir. Türbanın da serbest bırakılacağını vaat etmiştir.
TÜRK KİMDİR?
Her şeyden önce dili Türkçe olandır. Kendini Türk saymışların soyunu sopunu, ırkını karıştıracak değiliz. Türk olmanın gereken şartı dilinin Türkçe olması…
Peki, Atatürk “Ne mutlu Türküm diyene” derken Türk’ten kimi kastetmiş?
Haa, meğer bu sözün bir diğer yarısı daha varmış. Demiş ki; “Türk demek Türkçe demektir; “Türkiye Cumhuriyet’ini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
Ne mutlu Türküm diyene”